Jump to content
  • Duyurular

    • Loving

      Steroidturkiye.com - AÇILDI!   29-11-2020

      Steroidturkiye.com açıldı! Hormon gruplarına dair tüm sorularınıza cevap bulmak için sisteme giriş yapıp soru başlığı oluşturmanız yeterli.
    • Loving

      Sarmsturkiye.com - AÇILDI!   29-11-2020

      Hizmetlerimiz hakkında bilgi almak için siteyi ziyaret edebilirsiniz.
  • Peptid Türkiye'ye HOŞ GELDİNİZ!

    Türkiye'nin ilk ve tek en kapsamlı peptid platformuna hoş geldin. Tüm özelliklerine erişmek için şimdi kaydolun. Kayıt olduktan sonra giriş yaptığınızda, kendi içeriğinizi göndererek veya mevcut içeriklere cevap göndererek bu platforma katkıda buluna bileceksin. Profilini özelleştirebilir, ödül puanlarınızı içerik yazarak toplayabilirsiniz, diğer üyelerle kendi özel gelen kutunuz üzerinden iletişim kurabilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz! Bu mesaj, oturum açtıktan sonra kaldırılacaktır.

  • Reklam

Loving

Pct ne sıklıkta yapılmalı? pct mantığı nasıl kurgulanmalı?

Önerilen İletiler

Loving    9.448

Merhaba arkadaşlar;

Sporcular özellikle de ilgili alanda yani vücut geliştirme alanında ki yeni arkadaşlarımızın en çok panik yaptığı alanlardan bir tanesi kür sonrası tedavi dönemi yani pct (post cycle therapy) bir çok sporcumuz acemliklerin den veya tercihlerin den sebep kısa kürler yapıyorlar ve hemen akabinde haklı olarak pct yapıp hayatlarına devam etme çabası ve endişesi içinde oluyorlar.

Pekala; kür ----------> pct --------> kür --------> pct (BU DÖNGÜ DOĞRU MU?)

Beni tanıyanlar bilir örneklerimi hep en marjinal şekilde veririm konuyu sporcuya anlatabilmek adın. :) Şimdi pct örneğinde de o örneklerden birini size referans göstererek tembihlemek istiyorum. KÜR dediğimiz olgu koşan bir adam veya hızla giden süper spor bir araba olsun. Bu adam veya bu güzel araba yüksek hızlara çıksın ve bizde pct uygulayarak bu adama çelme takalım veya arabanın el frenini çekmiş olalım adamın ciğeri ve arabanın motoru soğusun diye :) Ama aslında büyük bir hatanın eşiğin de oluyoruz bu hata anlık değil ama ileriye dönük bir hata arkadaşlar çoğumuz bunu gözden kaçırıyoruz.

Şöyle ki; her zaman savunduğum konu kürlerin kısa değil orta veya uzun nitelikler de olması kürün de 1 kere pct'nin de 1 kere yapılması bana öğretilen buydu benim öğretmeye çalıştığım prensip de bu oldu her zaman. Şimdi konuyu mantığı ile özetleyelim kafanıza yatar veya yatmaz boş konu dersiniz veya demezsiniz unutmayın ben aldığım terbiye ve öğretiler ne ise sizlere her daim onu aşılama gayreti içinde olmakla sorumluyum ne fazla ne eksik..

Küre yeni başlayan bir sporcusunuz spordaki 1. yılınız diyelim;

  • 500 testo 400 deca 30 dianabol

Küre yeni başlayan bir sporcusunu 2. yılınız diyelim;

  • 500 testo 500 bolde 30 dianabol

Küre yeni başlayan bir sporcusunuz spordaki 3. yılınız diyelim;

  • 750 testo 400 decas 50 dianabol

Küre yeni başlayan bir sporcusunuz spordaki 4. yılınız diyelim;

  • 750 testo 750 bolde 100 anapolon

Bu şekilde gider kür planlamalarınız istediğiniz ve arzuladığınız kütleye göre tabi eksi, artı yönde değişiklikler gösterir içinde definasyon ürünleri de olur vs. Ama burada dikkat etmeniz gereken süreler geçtikçe değişen ürünler değil '' DEĞİŞEN MG'LAR '' ! Şimdi dananın kuyruğunun kopacağı yere geliyoruz sıkı durun! :) 

Bu kürlerin devamın da haliyle PCT gerekmektedir doğru mu? Evet doğru dediğinizi duyar gibiyim.

Pekala; 

  • 500 testo 400 deca 30 dianabol ( Temsili pct (örnek almayın) 10bin iu pregnly , 2 kutu klomen diyelim )

Bu pct sizi bu kürden normal hormon dengenize getirirken aradan geçen 3 yıl sonrası devamlı olmak kaydıyla yaptığınız kürler sonrası 

  • 750 testo 750 bolde 100 anapolon ( Buraya geldiğiniz de sağlıklı geri dönüş yaptıracağına inanıyor musunuz? )

İnanıyorsanız büyük bir hata e gaflet içindesiniz arkadaşlar. Maalesef ki vücut gelişimi adına yıllar içinde nasıl ki ürünlerin mg.'larını arttırıyorsak vücut bu mg.'lar sonrası eskiye dönüş adına sizden PCT'de daha fazla fedakarlık daha fazla ünite uyarıcı misal pregnly misal 2 kutu değil 4 kutu klomen misal günde 100 mg  çinko misal 500 mg c vitamini vs vs daha fazla tamoksifen veya benzeri ürünler talep ediyor. Çünkü vücut ilaç mg'larına nasıl tölerans gösteriyorsa aynı töleransı alışmışlığı PCT ürünlerine de gösteriyor! Şimdi anladınız mı neden kürler uzun PCT tek yapılmalı ?

Kürünüz kısa ise pct yaptıktan sonra uzun süre ilaca girmez iseniz sorun yok. Ama dur kalk yapar kür , pct , kür , pct döngüsüne girerseniz hele birde pct'ler yanlış ise sertleşemiyorum , lh ve fsh eskisi gibi olmuyor ne yapmalıyım tarzında konular açmaya hazır olun! :) Tüm bunlardan mütevellit kürleri uzun veya kısa PCT dediğimiz çözümlemeyi tek başına yapmayı unutmayın.

HA UNUTMADAN! İnternet üzerin de veya bilgisine güvenmediğiniz kişiler den asla PCT desteği almayın! Çünkü pct sizin hormon geçmişinize ve ilaç detaylarınıza göre test sonuçlarına göre planlanır. Sizin internet de gördüğünüz tedavi yöntemi sizinle alakası olmayan saçma sapan bir öneriden ibaret olabilir. UNUTMAYIN MİLYONLARCA ANAHTAR VAR! Ama her anahtar uygunluğu söz konusu olan kapıyı açar! Her anahtar HER KAPIYI AÇMAZ! 

Sevgilerimle, Keyifli Forumlar.

  • Beğen 12
  • Vayyyy!! 2
  • 100 Puan 1
  • Minnettarım 1

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş


rastlantisal    4.002

Ne yalan söyleyeyim 2. kürü başta 12 hafta olarak tasarlamıştım. Sonra @Lovingsizin yazılarınıza denk geldim forumda. Peşi sıra nasıl oluyor diye yabancı kaynakları da araştırdım. Tanrı biliyor ya şuraya üye oldum olalı hafta sonları hariç günde 5 saat uyur oldum. Araştıracak bir konu illa ki çıkıyor. Makaleler, kaynaklar, varsda yapılmış deneyler vs derken uyku elden gidiyor.

İşte böyle bir araştırmanın sonucunda kürü 10 aya uzattım. Çünkü yabancılarda tıpkı sizin gibi çok uzun süredir bu işin içinde olan insanlarda yılın 10 ayı kürde 2 ayı temizlikte geçiriyorlar. Hedefim müsabık olmak vs gibi bir şey değilde daha kütleli biri olmak olduğundan sadece testo devam ediyorum. Keza 10 ayda toplam 10 kilo artarsam temiz şekilde bence kafi gelecek. Zaten hedefin %65'i tamamlandı bile. Kürün 2. ayı bitti. Kaldı 8 ay.

Üstelik uzun süre aralıklarla PCT yapacağım için daha kesin sonuca ulaşacağımı düşünüyorum. Burada belirtmem gereken diğer konu ise misalen Pregly üzerinden;

Bir sporcu senede 3 kere PCT yapıyor ve buna Pregly ile başlıyor diyelim. Aynı sporcu son kürü çok uzun tutarsa arada bir hayli zaman gireceği için acaba vücutun HCT uyarıcı ihtiyacı düşmüş oluyor mu? Nihayetinde sürekli maruz kalındığında toleransı artıyor bunu biliyoruz. Ama çoğu ilaçta dozaj çok yükselip tepki düşünce ara verilip sonra tekrardan ilk dozdan başlatıyorlar. Pregnly için de böyle bir şey söz konusu mu? Deneyimlediniz mi?

Saygılarımla.

  • Teşekkürler 1

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş
Loving    9.448
rastlantisal, 16.05.2021 - 22:52 yazdı:

Ne yalan söyleyeyim 2. kürü başta 12 hafta olarak tasarlamıştım. Sonra @Lovingsizin yazılarınıza denk geldim forumda. Peşi sıra nasıl oluyor diye yabancı kaynakları da araştırdım. Tanrı biliyor ya şuraya üye oldum olalı hafta sonları hariç günde 5 saat uyur oldum. Araştıracak bir konu illa ki çıkıyor. Makaleler, kaynaklar, varsda yapılmış deneyler vs derken uyku elden gidiyor.

İşte böyle bir araştırmanın sonucunda kürü 10 aya uzattım. Çünkü yabancılarda tıpkı sizin gibi çok uzun süredir bu işin içinde olan insanlarda yılın 10 ayı kürde 2 ayı temizlikte geçiriyorlar. Hedefim müsabık olmak vs gibi bir şey değilde daha kütleli biri olmak olduğundan sadece testo devam ediyorum. Keza 10 ayda toplam 10 kilo artarsam temiz şekilde bence kafi gelecek. Zaten hedefin %65'i tamamlandı bile. Kürün 2. ayı bitti. Kaldı 8 ay.

Üstelik uzun süre aralıklarla PCT yapacağım için daha kesin sonuca ulaşacağımı düşünüyorum. Burada belirtmem gereken diğer konu ise misalen Pregly üzerinden;

Bir sporcu senede 3 kere PCT yapıyor ve buna Pregly ile başlıyor diyelim. Aynı sporcu son kürü çok uzun tutarsa arada bir hayli zaman gireceği için acaba vücutun HCT uyarıcı ihtiyacı düşmüş oluyor mu? Nihayetinde sürekli maruz kalındığında toleransı artıyor bunu biliyoruz. Ama çoğu ilaçta dozaj çok yükselip tepki düşünce ara verilip sonra tekrardan ilk dozdan başlatıyorlar. Pregnly için de böyle bir şey söz konusu mu? Deneyimlediniz mi?

Saygılarımla.

Hayır şöyle düşünün.. İlaçta tepki düşerse mg artırırsınız akabinde antrenman sisteminizi de değiştirirsiniz böylece yükseliş devam eder. PCT önlemlerin de ilaçların mg düşürseniz de bu sefer tutacağınız uzunluk baz alınır yani burası birazcık profesyonellik isteyen bir konu çünkü çok alternatif var. Misal hep yüksek dozlar da girdiniz deneyimlisiniz pct ler de keza öyle.

  • Sonra kürü kısa tutup mg'ları çok yüklediniz kısa vadede günü kurtarmak için o zaman pct şiddeti de aynı olur.
  • Misal diyelim ki mg'ları düşürdünüz vücut üstündeki tozu atsın istediniz ama uzun bir kür oldu pct şiddeti yine ona göre olmalı.
  • Veya çok minik dokunuşlar yaptınız yaza 2 ay kala profesyonel olmanıza rağmen o zaman pct şiddeti de minimalize olabilir.
  • Çok fazla alternatif olduğun dan o günün veya o anın hedefin şartlarına paralel gelişmelidir tüm hususlar.

Keyifli Forumlar.

  • Beğen 2
  • Vayyyy!! 3

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş
Emrah    1.426

Burak abinin bu konuları açması çok iyi oldu, biz zaten pct konusunda kusursuz olduğunu biliyorduk en azından bütün camia öğrensin :) @Loving

  • Teşekkürler 1

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş
Rdm    2.549

Pct tamam cepte diyelim, peki uzun süre kürde kalmanın riskleri nelerdir sağlık açısından? Örneğin kalp damar sağlığı, testisler, böbrekler, karaciğer ? :)

Bunlar içinde içimizi rahatlatacak bir şeyler karalayabilir misin @Loving Burak hocam ? 

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş
Loving    9.448
Rdm, 17.05.2021 - 11:04 yazdı:

Pct tamam cepte diyelim, peki uzun süre kürde kalmanın riskleri nelerdir sağlık açısından? Örneğin kalp damar sağlığı, testisler, böbrekler, karaciğer ? :)

Bunlar içinde içimizi rahatlatacak bir şeyler karalayabilir misin @Loving Burak hocam ? 

Merhaba; içinizi rahatlatacak bir şey söyleyemem çünkü umut tacirliği bana göre değil tüm hormon grupları sağlığınız için tehlikeli ürünlerdir kullanılmamasın da fayda görüyorum zira ille de kullanacağım kendime göre plan ve hedeflerim var diyorsanız aşağıda yazdığım konuyu etraflıca okuyup araştırmanız da fayda var.

 

  • Beğen 3

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş
Asaletim    645
Rdm, 17.05.2021 - 11:04 yazdı:

Pct tamam cepte diyelim, peki uzun süre kürde kalmanın riskleri nelerdir sağlık açısından? Örneğin kalp damar sağlığı, testisler, böbrekler, karaciğer ? :)

Bunlar içinde içimizi rahatlatacak bir şeyler karalayabilir misin @Loving Burak hocam ? 

Bu videoya da bakabilirsin reis ; 

benim anladığım kadarıyla yüksek doz ve uzun vadeli gh kullanımı sıkıntı , genetikte kanser vs. Kötü hastalıklar varsa da Steroid uzun vade de sıkıntılı .

 

  • Beğen 1

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş
Alp_Kayra    5

@Loving Hocam ilk verdiğiniz PCT örneği gibi olsun, Deca küründen çıkalım ve klomen kullanalım. Hani Nolvadex de meşhurdur ya, Deca ve Tren ilaçlarının kullanımında genelde Nolvadex tercih edilir PCT için, kür içinde de Arimideximiz olsun. Elimizde daha farklı alternatifler olursa ve farklı PCT'ler için onları kullandığımızı varsaydığımızda PCT direncini bir nevi kırmış olmaz mıyız? 

Bu ilaçları sizce ne sıklıkla kullanırsak, yani yıl içerisinde kaç defa PCT yaparsak bağışıklığımızı korumuş oluruz; kişiden kişiye ve değerlerden değerlere değiştiğini biliyorum fakat illa ki bu işin bir standart aralığı vardır. Yılda 3-4 kısa ve etkili küre girip PCT ile devam etmek yerine TRT ile 2 kürü TRT ile birleştirmek ve 3 ay aradan sonra uzun bir küre girmek gibi alternatifler bizim PCT ilaçlarına karşı olan direncimizi düşürür mü? Ya da yorumun başında bahsettiğim gibi farklı PCT ilaçlarıyla bunu aşmak mümkün değil mi?

Hani farklı alternatifler için farklı sonuçlar çıkarabiliriz; benim sormak istediğim sorular farklı alternatiflerle alakalı olduğu için buraya uzun uzun anlatmak istiyorum ki eksiğim varsa tamamlayın veya yanlışım olursa düzeltin hocam.

1-) İki benzer ester ilaç kürünü TRT ile birleştirdiğimiz bir senaryoda Deca ve Trenbolone kullandığımızı varsayalım, bu kür uzun olacağı için herhangi bir şekilde oral olarak vücudumuzu yoracak bir tablet kullanımından kaçındığımızı düşünelim.

10 Haftalık bir Deca kürü ile 10 Haftalık bir Trenbolone kürünü birleştirelim ve yan etkileri düşük tutmak için Trenbolone'u Enanthate olarak tercih edelim ve bu bir bulk kürü olsun. İki kür arasında reseptörleri bir nebze olsun dinlendirmek için 5 haftalık bir 500mg Testosterone Enanthate da aralarında bir köprü oluştursun.

İki kürün de PCT'si için aşağı yukarı kullanılması gereken ilaçların Nolvadex ve Pregnyl olduğunu düşünecek olursak bu iki kürü tek PCT ile tamamlamamız mümkün mü, eğer mümkünse kürlerimizde benzer bir yol izlersek gerekli direnci PCT ilaçlarına karşı yakalamış olur muyuz?

(Tabi PCT'nin ki kişiden kişiye ve test sonucuna/değerlerine göre değişiklik gösterdiğini unutmayalım ama ifade etmek istediğimi varsayım üzerine kurmadan anlatamazdım; okuyan arkadaşlarım, lütfen doktorunuza danışmadan ezbere hareket etmeyin.)

2-) Yine iki benzer ester ilaç kürüne girdiğimizi varsayalım ama bu sefer PCT ile birleştirdiğimizi varsayalım, kullanacağımız ilaçlar yine Deca ve Trenbolone olsun, bu kür uzun olacağı için herhangi bir şekilde oral olarak vücudumuzu yoracak bir tablet kullanımının olmadığını düşünelim.

10 Haftalık bir Deca küründen sonra tercih edeceğimiz PCT'yi Tamoksifen ve Preegnyl ile yaptığımızı varsayalım, hormon seviyemiz dengeye döndüğünde reseptörlerimizin de biraz olsun dinlenmiş olduğu taktirde Trenbolone kürüne girdiğimizi düşünelim ve bu sefer de PCT'yi Nolvadex ve Pregnyl ile yapalım.

Bu iki kürü farklı PCT ilaçları ile tamamlamamız mümkün mü, eğer mümkünse kürlerimizde benzer bir yol izlersek gerekli direnci PCT ilaçlarına karşı yakalamış olur muyuz?

(Tabi PCT'nin ki kişiden kişiye ve test sonucuna/değerlerine göre değişiklik gösterdiğini unutmayalım ama ifade etmek istediğimi varsayım üzerine kurmadan anlatamazdım; okuyan arkadaşlarım, lütfen doktorunuza danışmadan ezbere hareket etmeyin.)

3-) İki farklı ester ilaç kürünü birleştirmemiz gereken bir senaryoda (1 BULK - 1 DEFINASYON olarak varsayalım) ilaçların reseptörlere farklı şekilde yükleneceğinden ötürü bu sefer TRT ile birleştirmek zorunda olmadığımızı varsayalım ve bu sefer Equipoise ve Masteron ilaçlarını tercih edelim, kürün son 6 haftasına da Masteronu desteklemek adına Winstrol'ün oral formunu birkaç katabolizma destekleyici ilaçla ekleyelim. Hiçbir şekilde TRT ve PCT'ye girmediğimizi düşünelim.

Bulk adına 20 haftalık bir Equipoise kürünün üstüne definasyon için 8 haftalık bir Masteron eklemesi yapalım ve desteklemesi açısından Winstrol + SR-9009, GW-505516 eklediğimizi varsayalım.

PCT için gerekli dozajlarda Nolvadex ve Klomen'i Pregnyl ile birlikte kullandığımızda yine 2 kürü 1 PCT ile birleştirdiğimiz için PCT direncini kırmış oluyor muyuz?
(Tabi PCT'nin ki kişiden kişiye ve test sonucuna/değerlerine göre değişiklik gösterdiğini unutmayalım ama ifade etmek istediğimi varsayım üzerine kurmadan anlatamazdım; okuyan arkadaşlarım, lütfen doktorunuza danışmadan ezbere hareket etmeyin.)

  • Beğen 1

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap

  • Etiket tabanlı benzer içerikler

    • Yazan: Burak12345
      Cümleten selamünaleyküm arkadaşlar bilgi paylaştıkça güzeldir.
      Şöyle bir sorunum var:
      Geçen sene 4 aylık Testo bolde kurunde ikinci ayda Bolden açılmış dördüncü ayda iyi sonuç almış biri olarak. Bu sene ise altı aylık bir kür yapıp beş ay geçmesine rağmen hala Boldenonu hissetmemek! Bu gibi durum daha önce birinizin başına geldi mi nedendir neden olabilir kan testlerine göre ilaç çatır çatır çalışıyor kullanılan marka aynı doz yükseltmeme rağmen beklediğim sonucu alamıyorum neden?? Şunu da eklemek istiyorum geçen sene bol de köründen sonra iki ay ara verip definasyona girdim definasyon da Testo bolde ve tren on hafta kullandım tekrar üç ay ara verip altı aylık Testo bolde kürüne girdim şu an tepki ve sonuç alamıyorum ne yapmam lazım ne eklemem lazım yanlış yaptığım bir yer var mı?
      GÜNCEL KÜR İÇERİĞİM:
      750 mg Testosteron 750 mg Boldenon Tüm öneri ve düşünceler için şimdiden teşekkürler.
    • Yazan: muhammedb1907
      Merhabalar Arkadaşlar,
      Yaklaşık 6 aylık Kürün sonuna geldim 116 kilo başladığım bu serüvene an itibari ile 92 kilo olarak devam ediyorum kolum 37 cm'den 42'ye kadar büyüdü yaklaşık 30 kilo vermeme rağmen bu beni mutlu ediyor ama belki kilomdan kaynaklıdır steroidin devasa etkilerini göremedim belki de only testo yaptığım için olabilir.
      Aynaya geçince devasa farklar göremiyorum,  bu sürede 6 ay boyunca ortalama haftalık 300mg only testo ent Ve son 2 hafta 200mg tren ent kullandım amacım 4 hafta kullanmaktı  ama aşırı yan etki görünce 2.hafta sonunda bıraktım ve kürü sonlandırdım şuan bırakalı 4 hafta oldu, ama şöyle bir hata yaptım ki ilk siparişimi vortex markasından aldım ve bana supedrol verdi bende araştırmadan etmeden 2 ay boyunca günlük 30mg kullandım ve kullanmayı bıraktığım günden beri Sertleşme Sorunu yaşıyorum.
      SORUM:
      Ben Kan testi İçin Randevu Aldım Hangi Testleri Yaptırmam Gerekiyor?
      Bana Yardımcı olursanız çok Sevinirim.
    • Yazan: metinav
      Mineral bor, metabolizmada bitki, hayvan ve insan sağlığı için gerekli olan ve dünyadaki yaşamın evrimi için son araştırmaların gösterdiği hayati derecede önemli rollere sahip bir mikro besindir.
      Faydaları şu şekilde özetlenebilir:
      (1) Kemiğin büyümesi ve bakımı için gereklidir
      (2) Yara iyileşmesini büyük ölçüde hızlandırır 
      (3) Vucudun östrojen, testosteron ve D vitamini kullanımını faydalı bir şekilde etkiler 
      (4) Magnezyum emilimini arttırır 
      (5) Yüksek hassasiyetli C-reaktif protein (hs-CRP) ve tümör nekroz faktörü a (TNF-a) gibi enflamatuar seviyelerini azaltır 
      (6) Süperoksit dismutaz (SOD), katalaz ve glutatyon peroksidaz gibi antioksidan enzimlerin seviyelerini arttırır 
      (7) Pestisit kaynaklı oksidatif strese ve ağır metal toksisitesine karşı koruma sağlar 
      (8) Yaşlılar için beynin elektriksel aktivitesini, bilişsel performansını ve kısa süreli belleği geliştirir 
      (9) S - adenosil metiyonin (SAM-e) ve nikotinamid adenin dinükleotid (NAD + ) gibi anahtar biyomoleküllerin oluşumunu ve aktivitesini etkiler 
      (10) Prostat, servikal ve akciğer kanserleri ve multipl ve Hodgkin dışı lenfoma gibi bir takım kanserlerde önleyici ve tedavi edici etkiler göstermiştir
      (11) Geleneksel kemoterapötik ajanların yan etkilerini iyileştirmeye yardımcı olabilir 

      Özet: Bu makale öncelikle kemik gelişimi ve rejenerasyonu, yara iyileşmesi, seks steroidleri geliştirilmesi, D vitamini üretimi ve metabolizması ile kalsiyum ve magnezyumun emilimi, kullanımı da dahil olmak üzere borun insan sağlığı üzerindeki en belirgin etkilerine odaklanmaktadır. Ek olarak, bor, artriti hafifletmeye ve beyin fonksiyonunu iyileştirmeye yardımcı olabilecek anti-enflamatuar etkilere sahiptir ayrıca borlanmış bileşikler şu anda çeşitli kanser türlerinin tedavisinde kullanılır ve önemli antikanser etkileri göstermiştir.
      Kemik Büyümesi ve Bakımı:
      Bilim adamları, yıllardır borun sağlıklı kemikler için gerekli olduğunu biliyorlar. 1985 yılında ABD Tarım Bakanlığı (USDA), düşük borlu bir diyet (119 gün boyunca 0.25 mg / gün) uygulanan menopoz sonrası kadınların (n = 12) 3 mg / gün ile takviye edildiği bir deney gerçekleştirdi. Bor takviyesi ile kadınların günlük idrar kalsiyum atılımının % 44 azaldığı görüldü. 
      Bor osteogenezde önemli bir rol oynar ve eksikliğinin kemik gelişimini ve rejenerasyonunu olumsuz etkilediği gösterilmiştir. Bu eser mineral, kalsiyum kaybının ve kemik demineralizasyonunun önlenmesini, steroid hormonlarının üretimini ve aktivitesini etkileyerek yapar. Bor takviyesinin art arda hem kalsiyum hem de magnezyumun idrar atılımını önemli ölçüde azalttığı ve postmenopozal kadınlarda serum estradiol ve kalsiyum emilim seviyelerini arttırdığı gösterilmiştir. Bor, D vitamini kullanımını faydalı bir şekilde etkiler. Bor ile takviye edilen, D vitamini eksikliği olan hayvanlarda kemik büyümesini uyarır ve D vitamini eksikliğinin karakteristiği mineral metabolizmasındaki işlev bozukluklarını azaltır.
      2010 yılında, borun osteogenez üzerindeki etkilerinin altında yatan mekanizmaları inceleyen bir araştırma yayınlandı. Borun, doku mineralizasyonu ile ilgili genlerin ekspresyonunu ve kemik büyümesi ve döngüsünde yer alan anahtar hormonların (17β-estradiol [E2], testosteron ve D vitamini) hareketlerini düzenleyerek osteoblastların mineralizasyonunu indüklediği belirlenmiştir.
      Yara iyileşmesi:
      1990'da borun yara iyileşmesini önemli ölçüde iyileştirdiği gösterilmiştir. Derin yaralara % 3 borik asit çözeltisinin uygulanması, yoğun bakımda gereken süreyi üçte iki oranında azalttı. 2000 yılında, insan fibroblastları kullanılarak yapılan in vitro araştırmalar, bir borik asit çözeltisinin, hücre dışı matris üzerindeki etki yoluyla yara iyileşmesini geliştirdiğini göstermiştir. 2002 yılında yayınlanan diğer in vitro çalışmalar, borun bu yararlı etkilerinin fibroblastlarda bulunan spesifik enzimler üzerindeki doğrudan etkilere bağlı olduğunu ortaya koymuştur (elastaz, tripsin benzeri enzimler, kollajenaz ve alkalin fosfataz). Hayvan bağ dokusundaki en yaygın hücreler olan fibroblastlar, hücre dışı matrisi ve kolajeni sentezler ve yara iyileşmesinde kritik bir rol oynar. Bor, bu anahtar enzimlerin fibroblastlardaki aktivitesini kolaylaştırır, böylece hücre dışı matris devir hızını artırır.
      Hücre Dışı Matris Proteinlerin İfadesi:
      Borun etkilerinin arkasındaki mekanizmalar, çok çeşitli hücre dışı matris proteinlerinin haberci RNA (mRNA) ekspresyonu, sadece yara onarımına dahil olanları değil, aynı zamanda mineralize doku ilişkili proteinler, kollajen tip 1 (COL1), osteopontin (OPN), kemik sialoprotein (BSP) ve osteokalsin (OCN) şeklindedir. Bu eylemlerin birleşik etkileri kemik hücrelerinin mineralizasyonunun yanı sıra osteoblast hücresi canlılığını, proliferasyonunu ve morfolojisini de arttırır.
      Diğer araştırmacılar tarafından insan kemik iliği stromal hücreleri üzerinde yapılan daha fazla araştırma, borun osteojenik farklılaşmayı arttırdığı mekanizmaların daha önceki keşiflerini doğruladı. Borun ayrıca alkalin fosfataz ve kemik morfogenetik proteinlerinin (BMP'ler) mRNA ekspresyonunu arttırdığı bulunmuştur. Diğer bazı araştırmacılar, borun temel BMP'lerin (BMP-4, BMP-6 ve BMP-7) protein seviyelerini ve runt ile ilgili transkripsiyon faktörü 2'nin (RUNX2) mRNA ifadesini düzenlediğini doğruladı.
      BMP'ler, dönüştürücü büyüme faktörü β (TGF-β) süper familyasına ait çok işlevli büyüme faktörleridir ve bazıları yeni kıkırdak ve kemiğin oluşumuna neden olur.
      Borun ayrıca çekirdek bağlayıcı faktör alt birimi a-1 (CBF-a1) olarak da bilinen RUNX2 üretimini düzenlediği belirlenmiştir. RUNX2 osteoblastik farklılaşma ve kemik oluşumu ve kemik bakımı için gereklidir. Osteoblast gen ekspresyonunu ve mezenkimal kök hücrelerin osteoblastlara farklılaşmasını uyarmak için BMP'lerle birlikte çalışan bir transkripsiyon faktörüdür ve olgun osteoblastlarda aktif kalır. Aktif RUNX2 seviyeleri düşürüldüğünde, BSP, OCN, OPN ve COL1 dahil olmak üzere ana kemik-matris proteinlerini kodlayan genlerin ekspresyonu düşer.
      Seks Hormonlarının Düzenlenmesi:
      Bor takviyesinden sonra hem erkeklerde hem de kadınlarda artan seks steroidleri seviyeleri gösterilmiştir. 1987 yılında Nielsen ve arkadaşları, daha önce düşük bor diyetinde olan postmenopozal kadınlarda (n = 13) bor takviyesinin, özellikle östrojen için serum estradiol (E2) ve testosteron seviyelerinin önemli ölçüde arttırdığını bildirmiştir. Magnezyum alımıyla kadınlarda, E2 neredeyse iki katına çıkarak ortalama 21.1 pg / mL'den 41.4 pg / mL'ye yükseldi. Testosteron iki kattan fazla arttı ve ortalama 0.31 ng / mL'den 0.83 ng / mL'ye yükseldi. 1997 yılında Naghii ve arkadaşları, 21 sağlıklı erkekde (n = 18) 4 haftalık bor takviyesi sonrasında serum E2 düzeylerinde benzer bir artış bulguları yayınladılar.
      1997 yılında sadece 6 haftalık 6 mg / gün bor takviyesi sonrasında, Naghii ve arkadaşları tarafından 20 sağlıklı erkek (n = 8) üzerinde yapılan bir çalışmada, ortalama 11.83 pg / mL'den 15.18 pg/ml'e yükselen serbest testosteronda önemli bir artış olduğu bulunmuştur.  E2'de ise, 42.33 pg / mL'den 25.81 pg / mL'e önemli düşüşler kaydedilmiştir. Ölçülen tüm enflamatuar biyobelirteçler de azaldı. İnterlökin (IL) 6, 1.55 pg / mL'den 0.87 pg / mL'ye,  yüksek hassasiyetli C-reaktif protein (hs-CRP) yaklaşık % 50 oranında, 1460 ng / mL'den 795 ng / mL'ye belirgin bir azalma ve tümör nekroz faktörü  (TNF-a) yaklaşık % 30, 12.32 ila 9.97 pg / mL azalmıştır. Dihidrotestosteron, kortizol ve D vitamini seviyeleri hafifçe arttı.
      6 haftalık bor takviyesinden sonra erkek plazma E2 de önemli azalma ve total testosteronun (T)  serbest testosterona (FT) dönüşüm oranının daha yüksek olduğu görülmektedir. Sonuçlardan hareketle, borun androjen amplifikatör etkilerine sahip olduğunu söylenebilir.
      Testosteron moleküllerinin yaklaşık % 98'inin kandaki proteinlere, esas olarak seks hormonu bağlayıcı globuline (SHBG) bağlı olduğu ve biyoyararlı olmadığı iyi bilinmektedir. Bu nedenle, bor takviyesi ile görülen serbest testosteronun artışı, özellikle tipik olarak SHBG seviyelerinin arttığı ve FT seviyelerinin azaldığı yaşlı erkeklerde, önemli faydalı sonuçlar verebilir.
      D Vitamini Eksikliğinin Önlenmesi:
      Borun hayvan ve insan çalışmalarında D vitamini eksikliği olan bireylerde serum 25-hidroksivitamin D3 seviyelerini arttırdığı gösterilmiştir. Orta yaşlı erkek ve kadınların (n = 15) düşük borlu bir diyete tabi tutulduğu klinik bir araştırmada (0.23 mg B / 2000 kcal ), yapılan bor takviyesinden (3mg)  49 gün sonra d3 seviyeleri belirgin şekilde yükseldi. 25 (OH) D3 seviyeleri, 44.9 nM'den, % 39 artışla 62.4 nM'ye yükseldi.
      Benzer sonuçlar, D vitamini eksikliği (serum 25 [OH] D3 <12 ng / mL) olarak önceden belirlenmiş orta yaşlı bireylerin (n = 13) açık bir pilot çalışmasında da görülmüştür. 25 (OH) D3 seviyeleri, kalsiyum fruktoborat, Ca ([C6H10O6] 2B) 2 · 4H20, içeren bir kompleks kullanılarak 60 gün boyunca 6 mg / gün bor takviyesi sırasında incelenmiştir. Çalışma Sırbistan'da, D vitamini durumunun kötüleşeceği bir zaman olan sonbahar-kış geçişi (ekim-ocak) sırasında gerçekleşti. Bununla birlikte, bor takviyesi ile 25 (OH) D3 seviyeleri önemli ölçüde artmış ve ortalama% 20 artış göstermiştir. Bor, D vitamininin yarılanma ve kullanım ömrünü arttırır.
      Magnezyum Emilimi:
      Bor, magnezyum emilimini ve kemikte birikmesini önemli ölçüde geliştirir. Magnezyumun kemikte eksikliği bor yetmezliğinin yaygın belirtilerindendir.
      İnsan vücudundaki magnezyumun yaklaşık% 60'ı, kalsiyum metabolizmasını düzenleyen anahtar enzimler için bir kofaktör olduğu kemikte bulunur. Kemikteki magnezyumun çoğu, apatit kristalinin yapısının ayrılmaz bir parçası olan kortikal kemik üzerinde bulunur. Apatit kristallerindeki yapısal rolünün yanı sıra, osteoblast ve osteoklastlarda ve magnezyumun adenosin trifosfat (ATP) üretimi için temel olduğu ve lipit, proteinde yer alan 300'den fazla enzimin kofaktörü olarak hizmet ettiği tüm canlı hücrelerde magnezyum gereklidir. ve nükleik asit sentezi. Pozitif yükü nedeniyle magnezyum hücre zarlarını stabilize eder, kalsiyumun hareketlerini dengeler ve bir sinyal transdüseri olarak işlev görür.
      Anti-inflamatuar Etkiler:
      Borun inflamatuar biyobelirteç düzeylerini azalttığı bir çok çalışma ile gösterilmiştir. Sağlıklı erkek gönüllüleri (n = 8) içeren yeni bir insan denemesinde, 11.6 mg bor ile takviye edildikten 6 saat sonra plazma hs-CRP ve TNF-α seviyelerinde önemli azalmalar ile birlikte plazma bor konsantrasyonlarında önemli bir artış meydana geldi. Bir haftalık 10 mg / gün bor takviyesi, TNF-a'nın plazma konsantrasyonunda % 20, (12.32 pg/mL den 9.97 pg/mL) ve hs-CRP'nin plazma konsantrasyonunda yaklaşık % 50, (1460 ng/mL den 795 ng/mL) ve IL-6  plazma konsantrasyonunda (1.55 pg/mL den 0.87 pg/mL) dikkate değer düşüş gözlenmiştir.
      Yüksek hs-CRP'nin meme kanseri, obezite ve metabolik sendrom, ateroskleroz, kararsız angina, insülin direnci, tip 2 diyabet, alkolsüz yağlı karaciğer hastalığı,  metastatik prostat kanseri, akciğer kanseri, erişkin depresyonu, genç erişkin yaşamında psikoz, koroner kalp hastalığı ve inme ile ilişkili bir risk olduğunu düşünün.
      Osteoartritte Antienflamatuar Etkiler:
      Epidemiyolojik kanıtlar, olgu sunumları ve kontrollü hayvan ve insan çalışmaları, osteoartrit (OA) için güvenli ve etkili bir tedavi olarak borun kullanımı için kanıt sağlamıştır. Bor uygulaması ve dünya çapında OA prevalansı arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmacılar, bor alımının 1 mg / d'ye eşit veya daha fazla olduğu alanlarda, artrit insidansının % 20 ila % 70 arasında değiştiğini keşfettiler. Buna karşılık, bor alımının genellikle 3 ila 10 mg / gün olduğu bölgelerde, artritin tahmini insidansı % 0 ila % 10 arasında değişir. OA hastalarının femur başlarında, kemiklerinde ve sinovyal sıvısında bor konsantrasyonunun OA olmayan bireylere göre daha düşük olduğu bulunmuştur.
      Bor yoksunluğu ve takviyesi üzerine yapılan insan çalışmaları, borun eritrosit süperoksit dismutaz (SOD) aktivitesini önemli ölçüde arttırdığını göstermiştir. 63 gün bor yoksunluğunun ardından 49 gün bor takviyesi 3 mg / gün takip edilen bir çalışmada, SOD, 45 yaşından büyük erkeklerde 2666 U / g Hb'den 3231 U / g Hb'ye, postmenopozal kadınlarda 3091 U / g Hb'den 3169 U / g Hb'ye ve östrojen tedavisi alan postmenopozal kadınlarda 2520 U / g Hb'den 3327 U / g Hb'ye yükseldi.
      Borun OA hastalarının tedavisinde kullanılmasına yönelik insan klinik kanıtları, ilk olarak Avustralya'da yürütülen ve günde 6 mg bor (sodyum tetraborat dekahidrat) takviyesine önemli ölçüde olumlu yanıt veren çift kör, plasebo kontrollü bir takviye çalışması ile sağlandı. OA olan 20 kişide ilave bor alan deneklerin% 50'si plasebo alanların sadece% 10'u iyileşmiştir.
      Beyin Aktivasyonu ve Psikolojik Fonksiyonu:
      Hem hayvanlarda hem de insanlarda bor yoksunluğunun, beynin elektriksel aktivitesinde azalmaya yol açtığı göstermiştir. Olgun sıçanlarda bor yoksunluğu, azalmış yüksek frekans ve düşük frekanslı beyin elektriksel aktivitesi ile ilişkiliydi, azalmış uyarılma ile tutarlıydı, bu da borun hayvanlarda beyin aktivasyonunun korunmasında önemli bir rol oynayabileceğini düşündürmektedir. İnsanlarda, bor yoksunluğu (<0,3 mg / gün) motor hızı ve el becerisi, dikkat ve kısa süreli bellek görevlerinde daha düşük performansla sonuçlanmıştır. Sağlıklı yaşlı erkeklerde ve kadınlarda yapılan bir dizi deney, sınırlı bor alımının beyin fonksiyonlarını ve bilişsel performansı olumsuz etkilediğini bulmuştur. En tutarlı EEG bulgusu, düşük bor alımının, düşük frekanslarda daha fazla aktiviteye ve EEG spektrumunun yüksek, baskın frekanslarında daha az aktiviteye doğru bir kaymaya yol açmasıydı; bu, tipik olarak spesifik olmayan yetersiz beslenme ve ağır metal toksisitesine tepki olarak gözlenen aynı etkidir.  Artan düşük frekans aktivitesi, zihinsel uyanıklığın azalması durumlarının karakteristiğidir, uyanıklık ve psikomotor görevleri yerine getirme yeteneğinin azalmasıyla ilişkilidir ve hafıza performansının bozulması ile ilişkilendirilmiştir.
      Ağır Metal Toksisitesi:
      Bazı bor bileşiklerinin (borik asit, boraks, kolemanit ve uleksit) ağır metallerin (arsenik trioksit, kolloidal bizmut altkriti, kadmiyum klorür, cıva klorür ve kurşun klorür) neden olduğu genotoksisite üzerindeki etkinliği insan kan kültürlerinde değerlendirildi. Lenfositlerde DNA hasarı oluşturmak için kardeş kromatid değişimi (SCE) ve mikronükleus (MN) deneyleri yapıldı ve oksidatif stres, ana, antioksidan, enzim aktiviteleri ve eritrositlerdeki toplam glutatyon seviyelerindeki değişiklikler tahmin edilerek değerlendirildi. Ağır metal tedavileri, hem SCE hem de MN'nin sıklığını ve oksidatif stresin bir göstergesi olan malondialdehitin plazma seviyelerini arttırdı ve kontrollere kıyasla antioksidan enzim aktivitelerini ve toplam glutatyon seviyesini azalttı. Borla test edilen tüm bileşikler (5-20 ppm), düşük dozda ağır metallerin neden olduğu tüm genotoksik etkileri önemli ölçüde azalttı.
      Antikanser Etkileri:
      Giderek artan sayıda kağıt borun antikarsinojenik özelliklere sahip olduğunu göstermiştir. Bor bakımından zengin diyetler ve toprak ve suyun bor açısından zengin olduğu bölgeler, prostat, meme, servikal ve akciğer kanserleri de dahil olmak üzere çeşitli kanser türlerinin düşük riskleri ile ilişkilidir. Borla zenginleştirilmiş diyetlerin, prostat ve serviks kanseri riskinde önemli azalmalar ve sigara içen kadınlarda akciğer kanseri riskini azalttığı bulunmuştur.
      Son birkaç yılda, antikanser ajanlar olarak doğal ve sentetik bor içeren bileşiklerin kullanımı, özellikle ameliyat edilemeyen kanserlerde ve yüksek malignitesi olanlarda artmıştır. Bor içeren bileşikler, serin proteazların inhibisyonu, NAD-dehidrojenazlar, mRNA birleştirme ve hücre bölünmesi, reseptör bağlanma taklidi ve apoptozun indüksiyonu dahil olmak üzere çeşitli mekanizmalar yoluyla kanser hücrelerinin fizyolojisine ve çoğalmasına müdahale eder.
      Prostat kanseri:
      Bor seviyesi, prostat kanseri insidansı ile ters orantılıdır. Ulusal Sağlık ve Beslenme Muayene Araştırması (NHANES) III verilerine göre, beslenmelerinde 1,8 mg/d'den fazla bor olan erkeklerde, bor alımı 0,9 mg/d den düşük veya eşit olan erkelere kıyasla prostat kanseri riski % 52 daha düşüktü. Yeraltı sularındaki bor konsantrasyonu ile Teksas'taki prostat kanserinin dağılımı arasında yüksek korelasyon ( r = 0,63) bulundu.
      Borik asit, in vitro insan prostat kanseri hücre çoğalmasını inhibe eder. Bir çalışmada, borik asit farelerdeki prostat tümörlerinin boyutunu azalttı ve tümör dokusunda ve serum prostat spesifik antijenin (PSA) insülin benzeri büyüme faktörü  (IGF-1) düzeylerini önemli ölçüde azalttı. Çalışmada, grup başına 10 hayvan içeren üç gurup oluşturuldu. 1. ve 2. gruba gavaj yoluyla borik asit çözeltileri (1.7-9.0 mg /kg) verildi. Kontrol grubuna sadece su verildi. Tümör boyutları 8 hafta boyunca haftalık olarak ölçüldü. Düşük ve yüksek dozda borik aside maruz kalan farelerde tümörlerin boyutu sırasıyla % 25 ve % 38 azalmıştır. İki dozaj için serum PSA seviyeleri kontrol grubuna göre sırasıyla % 88.6 ve % 86.4 azaldı. Dolaşımdaki IGF-1 düzeyleri gruplar arasında farklılık göstermedi, ancak IGF-1'in tümörlerde ekspresyonu bor tedavisi ile önemli ölçüde azaldı.
      PSA, hem normal hem de kanserli prostat epitel hücreleri tarafından üretilen androjenle düzenlenmiş bir serin proteazdır (enzim) ve hala prostat kanseri için en yaygın olarak kullanılan serum markörüdür. Boronik asidin PSA aktivitesini inhibe ettiği gösterilmiştir.
      Rahim ağzı kanseri:
      Rahim ağzı kanseri dünya çapında kadınlarda en sık görülen ikinci kanser olmakla birlikte, Türkiye'de sadece dokuzuncu sırada yer almakta olup Avrupa ve Kuzey Amerika'dan 2 ila 5 kat daha düşüktür. Her ne kadar bu farkın nedenleri mutlaka sosyokültürel farklılıklar, nüfus temelli tarama programlarının eksikliği veya Türkiye'de daha düşük bir insan papilloma virüsü (HPV) prevalans oranı gibi faktörlerin bir kombinasyonunu içermesine rağmen, serviks kanseri insidansının düşük olduğu öne sürülmüştür. Türkiye'de bor bakımından zengin toprak ile ilişkilidir. HPV, serviks kanserinin ana nedenidir. HPV-16 ve HPV-18, tüm servikal kanserlerin yaklaşık % 95'ine neden olur ve bor, HPV'nin yaşam döngüsüne müdahale eder.
      Serin proteaz inhibitörleri, HPV E7 onkogeninin ölümsüzleştirme ve dönüştürme kapasitesini azaltır. Bor, insan vücudunda çoğunlukla serin proteaz inhibitörü olan borik asit formunda bulunur. Korkut ve arkadaşları , servikal kansere bağlı histopatolojik bulguların bor açısından zengin ve bor açısından fakir bölgelerle ilişkili olduğunu ortaya koyan araştırmalar yaptıktan sonra içme suyunda daha yüksek miktarda borun HPV dönüşümünü önlemeye ve serviks kanseri insidansını azaltmaya yardımcı olabileceğini öne sürdü.
      Bu çalışmada, bor bakımından zengin (472 kadın) ve bor fakiri (587 kadın) bölgede yaşayan sosyoekonomik durumu düşük 1059 kadın için servikal smearlarda advers sitolojik bulgu insidansı değerlendirilmiştir. Ortalama bor alımı, bor bakımından zengin bölgelerden kadınlar için 8.41 mg / d ve bor bakımından fakir bölgelerde yaşayan kadınlar için 1.26 mg / d idi. Bor açısından zengin bölgelerden hiçbir kadında serviks kanseri sitopatolojik belirtisi yoktu; bor fakiri bölgelerden 15 kadında sitopatolojik bulgular mevcuttu.
      Bor Alımı / Tamamlayıcı Öneriler:
      Bor normal insan beslenmesinin bir parçasıdır, ancak günlük alım, beslenmedeki çeşitli gıda gruplarının oranlarına ve topraktaki bor konsantrasyonlarına bağlı olarak büyük ölçüde değişir. Ortalama toplam bor alımı için bildirilen değerler : Amerika Birleşik Devletleri'nde 1,7 ila 7,0 mg / gün; Meksika'da 1,75 ila 2,12 mg / gün; Avrupa Birliği'nde 0.8 ila 1.9 mg / gün; Avustralya'da 2,16 ila 2,28 mg / gün; ve Kore'de yaklaşık 0.93 mg / gün olarak değişir. 
      Çeşitli, bitki-gıda açısından zengin bir beslenmenin yaklaşık 1.5 ila 3 mg / gün bor sağladığı tahmin edilmektedir. Bitki kaynaklı gıdalar, özellikle meyveler, yapraklı sebzeler, fındık ve baklagiller, bitki kaynaklı fermente edilmiş içecekler (şarap, elma şarabı ve bira) gibi bor bakımından zengindir. Ancak et, balık ve süt ürünleri zayıf kaynaklardır. Fıstık ve fıstık ezmesi, diğer fındık, kuru üzüm, şarap ve avokado da bor alımına en çok katkıda bulunanlardır.
      Bor için önerilen seviye yoktur, fakat üst alım seviyesi 20 mg/ gün olarak belirlenmiştir. 18 yaş ve üstü yetişkinler için yaklaşık 20 mg / gün olan tolere edilebilir bir miktardır. Dünyanın bor bakımından zengin bölgelerindeki sakinler üzerinde yapılan araştırmalar, 3 mg / gün kullanımın, çok uzak yan etki riski ile fayda sağlayacak bir miktar olduğunu gösterdi. Örneğin, Türkiye'de bir borik asit üretim tesisinde çalışan işçiler için günlük bor alımı ortalama 12.6 mg / gün olup, hiçbir olumsuz etkisi yoktur.
       
    • Yazan: mtnsk25
      Merhaba arkadaşlar, nasılsınız?
      2025 Eylül için yarışma kararı aldım ve bir koç ile çalışıyorum şu anda. 
      KÜR İÇERİĞİM:
      Testosteron Cypionate 400mg Deca 400mg Masteron 100mg Dianabol 40mg Büyüme Hormonu 4iu Bilgisi yorumu olan arkadaşlar kendi ve tecrübesine dayanarak yorumlarını yazabilir.  
    • Yazan: Lifter31
      Herkese iyi forumlar,
      Küre 15 martta başlayacağım ve başlangıç kilom 90 yağ oranım ise 7-8 olacak. Kürde kullanılacak tüm ilaçları daha önce kullandım ve birbirleri ile olan oranları ona göre ayarlı.
      KÜR PLANLAMAM:
      1. hafta 750mg test en. 1200mg boldenon 20iu humalog 2-10 750mg test en. 600mg boldenon 20iu humalog 11-18 1000mg test en. 800mg boldenon 20iu humalog 19-20 575mg test p. 400mg boldenon 350mg tren ace. 25mcg t3 21-26 700mg test p. 600mg boldenon 575mg tren ace. 50mcg t3 27-28 350mg test p. 125mg tren ace 25mcg t3 29-32 200mg test en. İlk 18 hafta bulk yapılacak 19-26 arası definasyon olacak. 27-32 arası ise cruise. Kesinlikle ama kesinlikle diyetime gramı gramına dikkat edip fazla yağlanmayacağım. Boldenonu ilk hafta esteri erken açılsın diye yükleyeceğim. İlaç dozajlarındaki iniş çıkışları ester sürelerine göre düşündüm. Definasyonda belki ortalara 4 hafta 80mcg clenbuterol ekleyebilirim. Özellikle son haftalar için önerilerinizi bekliyorum.
      Not : Kür biraz sert farkındayım.
      KÜR İÇİ MCT GRUPLARI:
      nac engilen deve dikeni balık yağı zma Kullanıyorum. Günde 10 litre suyun altına düşmüyorum.

Copyright © 2010 Peptid Türkiye. Tüm hakları saklıdır.

5651 sayılı yasaya göre forumumuzdaki mesajlardan doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
Şikayet; info@peptidturkiye.com Adresine mail atıldığı taktirde, ilgili konu en geç 48 saat içerisinde kaldırılacaktır.


Tıbbi Sorumluluk Reddi / Yasal Uyarı! Bu sitede yer alan yazıların tümü, bilgi edinmek isteyen ziyaretçiler için hazırlanmıştır. Bu bilgiler, hiç bir zaman hastalık ve diğer sorunlara yönelik teşhis ve tedavi amaçlı olarak kullanılmamalıdır. Yazılar, sadece yazarların bilgilerini, deneyimlerini ve fikirlerini aktarmaktadır. İçeriği başkaları tarafından doğru ve geçerli bulunmayabilir. Sitede yer alan yazı ve resimlerin kopyalanması, her türlü kullanımı ve bilgilerin uygulanması sonucu doğan hukuki, ahlaki, mesleki, sağlık ve yaşamsal sorunlar sadece bu eylemi gerçekleştiren kişilerin sorumluluğundadır. Bunlardan dolayı ortaya çıkabilecek hiç bir sorundan site ve yazarları sorumlu kılınamaz. Doktorunuza Danışmadan sitede yer alan diyet veya benzerlerine başlamayınız.
×