Jump to content
  • Duyurular

    • Loving

      Steroidturkiye.com - AÇILDI!   29-11-2020

      Steroidturkiye.com açıldı! Hormon gruplarına dair tüm sorularınıza cevap bulmak için sisteme giriş yapıp soru başlığı oluşturmanız yeterli.
    • Loving

      Sarmsturkiye.com - AÇILDI!   29-11-2020

      Hizmetlerimiz hakkında bilgi almak için siteyi ziyaret edebilirsiniz.
  • Peptid Türkiye'ye HOŞ GELDİNİZ!

    Türkiye'nin ilk ve tek en kapsamlı peptid platformuna hoş geldin. Tüm özelliklerine erişmek için şimdi kaydolun. Kayıt olduktan sonra giriş yaptığınızda, kendi içeriğinizi göndererek veya mevcut içeriklere cevap göndererek bu platforma katkıda buluna bileceksin. Profilini özelleştirebilir, ödül puanlarınızı içerik yazarak toplayabilirsiniz, diğer üyelerle kendi özel gelen kutunuz üzerinden iletişim kurabilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz! Bu mesaj, oturum açtıktan sonra kaldırılacaktır.

  • Reklam

Soju

Pct sonrası döngüm açılmamış! ne yapmalıyım?

Önerilen İletiler

Soju    17

Herkese selamlar ve saygılar.

20 haftalık test e ve bolde kürünü bitirdim. Kür bitiminde testo dozunu 500-250-150 seklinde azaltarak 1 ay enjeksiyona devam ettim. 1 ay hiçbir şey vurmadım 2 ovitrelle vurdum. Henüz döngüm açılmamış. Test sonucumu bırakıyorum. Sizce biraz daha beklemem mi gerekiyor yoksa pct protokolü eksik mi kaldı?

KİŞİSEL BİLGİLERİM:

  • Yaşım 30
  • Kilo 84

Bu test sonucum ışığında 1 ay daha off geçerek nisan basında yeni bir kür yapmak istiyorum.

KAN TESTİ SONUCUM:

IMG_6957.jpeg

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş


Soju    17
Trenx, 12 dakika önce yazdı:

Hocam PCT'de klomen/tamoksifen kullanımı yaptınız mı?

Hayır henüz 2 tam hcG vurdum.

Perseu, 11 dakika önce yazdı:

Nasıl yani PCT olarak sadece ovitrelle vurup bıraktın mı?

Evet baska bir sey kullanmadım henüz.

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş
Trenx    18
Soju, 6 dakika önce yazdı:

Hayır henüz 2 tam hcG vurdum.

Hocam klomensiz PCT olmaz ama 1 ay sonra küre girmeyi düşünüyorsan PCT yapmanın anlamı yok TRT doz testo devam et. O kadar uğraşacaksın tam döngü açılacakken yine kapatacaksın çok gereksiz olur.

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş
Soju    17
Trenx, 2 dakika önce yazdı:

Hocam klomensiz PCT olmaz ama 1 ay sonra küre girmeyi düşünüyorsan PCT yapmanın anlamı yok TRT doz testo devam et. O kadar uğraşacaksın tam döngü açılacakken yine kapatacaksın çok gereksiz olur.

Saglıklı bir döngü icin kürsüz ne kadar süre gecirmeliyim asagı yukarı? Bu herkeste degiskenlik gösteren bir sürec midir? Bu benim ilk kürümdü ve ilk pct dönemim. Hocam degerlerin iyi oldugunu ovitrelle vurup biraz kendi haline bırakmanın yeterli olacagını söyledi. Libido veya sertlesme sorunum yok su an.

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş
ardas    794
Soju, 12 dakika önce yazdı:

Saglıklı bir döngü icin kürsüz ne kadar süre gecirmeliyim asagı yukarı? Bu herkeste degiskenlik gösteren bir sürec midir? Bu benim ilk kürümdü ve ilk pct dönemim. Hocam degerlerin iyi oldugunu ovitrelle vurup biraz kendi haline bırakmanın yeterli olacagını söyledi. Libido veya sertlesme sorunum yok su an.

bence 3 ay 2 ay sonra filan küre giriceksen bence gerek yok zaten 1.5 ay sürüyo nerdeyse pct.

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş
Feladel    205
Soju, 18 dakika önce yazdı:

Saglıklı bir döngü icin kürsüz ne kadar süre gecirmeliyim asagı yukarı? Bu herkeste degiskenlik gösteren bir sürec midir? Bu benim ilk kürümdü ve ilk pct dönemim. Hocam degerlerin iyi oldugunu ovitrelle vurup biraz kendi haline bırakmanın yeterli olacagını söyledi. Libido veya sertlesme sorunum yok su an.

Bu kadar uzun kürden sonra lh fsh tamamen kapanmışken sadece hcg ile döngünün açılması imkansız gibi bir şey. HCG LH gibi davranıp testo üretimini bir süre başlatır ama sen klomen tarzı ilaçlarla testo üretimini kaynağından başlatmadığın sürece bir işe yaramaz. Hocana göre hangi değerin iyiymiş bilmiyorum ama makinenin ölçebildiği minimum LH ve FSH değeri iyi değil bence ve doğru düzgün pct gerektiriyor. 1 ay sonra tekrar küre gireceksen boşu boşuna pct yapma TRT doza başla haftalık 100-150mg kadar. O kürden sonra düzgünce pct yaparsın. Bir de dostinex filan mı kullanıyorsan? Prolaktin niye bu kadar düşük?

tarihinde Feladel tarafından düzenlendi

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş
Soju    17
Feladel, Bir saat önce yazdı:

Bu kadar uzun kürden sonra lh fsh tamamen kapanmışken sadece hcg ile döngünün açılması imkansız gibi bir şey. HCG LH gibi davranıp testo üretimini bir süre başlatır ama sen klomen tarzı ilaçlarla testo üretimini kaynağından başlatmadığın sürece bir işe yaramaz. Hocana göre hangi değerin iyiymiş bilmiyorum ama makinenin ölçebildiği minimum LH ve FSH değeri iyi değil bence ve doğru düzgün pct gerektiriyor. 1 ay sonra tekrar küre gireceksen boşu boşuna pct yapma TRT doza başla haftalık 100-150mg kadar. O kürden sonra düzgünce pct yaparsın. Bir de dostinex filan mı kullanıyorsan? Prolaktin niye bu kadar düşük?

Kürün sonuna dogru yaptırdıgım testte prolaktin epey yüksekti. O sebeple dostinex kullanmıstım. Simdi ben yakın zamanda tekrar küre girmeyi düsünüyorum pct ile ugrasma diyorsunuz anladıgım kadarıyla. Ne önerirsin bana? 2 ay dogal gecirecegim bir sürec olacak. Bu 2 ay icinde dediginiz gibi düzgün bir pct yapmalı mıyım? Cünkü mayıs ayında evlenecegim ve önümüzdeki kıs cocuk sahibi olmayı düsünüyorum. Yaz bitiminde mi pct yapayım yoksa hic küre girmeden döngüyü erkenden acmak daha mı hayırlı olur? Kafam cok karısık bu konuda

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş
Diver    2.398
Soju, 14 dakika önce yazdı:

Kürün sonuna dogru yaptırdıgım testte prolaktin epey yüksekti. O sebeple dostinex kullanmıstım. Simdi ben yakın zamanda tekrar küre girmeyi düsünüyorum pct ile ugrasma diyorsunuz anladıgım kadarıyla. Ne önerirsin bana? 2 ay dogal gecirecegim bir sürec olacak. Bu 2 ay icinde dediginiz gibi düzgün bir pct yapmalı mıyım? Cünkü mayıs ayında evlenecegim ve önümüzdeki kıs cocuk sahibi olmayı düsünüyorum. Yaz bitiminde mi pct yapayım yoksa hic küre girmeden döngüyü erkenden acmak daha mı hayırlı olur? Kafam cok karısık bu konuda

Çocuk düşünüyorsan küre bulaşma. Düzgün pct yapmalısın. İlaca başlamak istemiyorsan söyle pct planı yapalım.

tarihinde Diver tarafından düzenlendi

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş
mustafaskh    118
Soju, 13 dakika önce yazdı:

Kürün sonuna dogru yaptırdıgım testte prolaktin epey yüksekti. O sebeple dostinex kullanmıstım. Simdi ben yakın zamanda tekrar küre girmeyi düsünüyorum pct ile ugrasma diyorsunuz anladıgım kadarıyla. Ne önerirsin bana? 2 ay dogal gecirecegim bir sürec olacak. Bu 2 ay icinde dediginiz gibi düzgün bir pct yapmalı mıyım? Cünkü mayıs ayında evlenecegim ve önümüzdeki kıs cocuk sahibi olmayı düsünüyorum. Yaz bitiminde mi pct yapayım yoksa hic küre girmeden döngüyü erkenden acmak daha mı hayırlı olur? Kafam cok karısık bu konuda

Abi mayısa zaten kalmış iki ay düzgün bir pct yapıp dinlenmen senin için daha hayırlı olur. 

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş
Feladel    205
Soju, 20 dakika önce yazdı:

Kürün sonuna dogru yaptırdıgım testte prolaktin epey yüksekti. O sebeple dostinex kullanmıstım. Simdi ben yakın zamanda tekrar küre girmeyi düsünüyorum pct ile ugrasma diyorsunuz anladıgım kadarıyla. Ne önerirsin bana? 2 ay dogal gecirecegim bir sürec olacak. Bu 2 ay icinde dediginiz gibi düzgün bir pct yapmalı mıyım? Cünkü mayıs ayında evlenecegim ve önümüzdeki kıs cocuk sahibi olmayı düsünüyorum. Yaz bitiminde mi pct yapayım yoksa hic küre girmeden döngüyü erkenden acmak daha mı hayırlı olur? Kafam cok karısık bu konuda

Önümüzdeki kış civarı çocuk düşünüyorsan en iyisi çocuk olana kadar kür işlerini rafa kaldır. Şu an düzgün bir pct yap. Hiç küre filan girip çocuk işini riske atma. 

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş
Soju    17

Yanıtlar için çok teşekkür ederim. Cocuk sahibi olma konusunda kararlıyım. Allah nasip eder olursa sonrasında tekrar düşünebilirim kür isini. Bana uygun bir pct için ne önerirsiniz? Hemen uygulamaya başlayacağım. 

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş
Feladel    205
Soju, 21 dakika önce yazdı:

Yanıtlar icin cok tesekkür ederim. Cocuk sahibi olma konusunda kararlıyım. Allah nasip eder olursa sonrasında tekrar düsünebilirim kür isini. 

Bana uygun bir pct icin ne önerirsiniz? Hemen uygulamaya baslayacagım. 

İlk 1 hafta günlük 2 tablet klomen ve 2 tablet tamoxifen kullan. 1. haftadan sonra birer tablete düşür. 1 ay sonra total testo, lh ve fsh testi yaptır. Ona göre pctyi bitirir ya da devam ettiririz.

  • Beğen 2

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş
Soju    17
Feladel, 2 dakika önce yazdı:

İlk 1 hafta günlük 2 tablet klomen ve 2 tablet tamoxifen kullan. 1. haftadan sonra birer tablete düşür. 1 ay sonra total testo, lh ve fsh testi yaptır. Ona göre pctyi bitirir ya da devam ettiririz.

Cok teşekkür ederim.

İletiyi paylaş


İletiye bağlantı
Sitelerde Paylaş

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap

  • Etiket tabanlı benzer içerikler

    • Yazan: Furkantepeci
      Hepinize merhaba arkadaşlar,
      Ligandrol ve mk677 kullandığım kürün bitmesi üzerinden 10 gün geçti. Bugün sarmslar kandan tamamen çıktığı için test verdim.
      KÜR İÇERİĞİM:
      LGD-4033: 10 mg MK-677: 25 mg  SARMS KÜRÜ ÖNCESİ KAN DEĞERLERİM:
       
      SARMS KÜR İÇİ KAN DEĞERLERİM:
       
      SARMS KÜRÜ BİTİMİ KAN DEĞERLERİM:
       
      SARMs kürüm bittikten sonra hastalandım ve yaklaşık 4-5 gündür hastayım. Bağışıklığım düştüğü için damağımda beyaz bir yara oluştu ve nezle oldum. Doktorum 2 gün önce sabah-akşam kullanmam için antibiyotik yazdı, ancak şu an otobüste olduğum için dozajını hatırlayamıyorum. Bu kan testini vermeden önce 2 gün antibiyotik kullandım ve 5 gündür hastaydım.
      SORULARIM:
      Bu yazdıklarıma göre değerlendirirseniz ne yapmamı önerirsiniz? Elimde Ostarine ve GW-501516 var; cut kürüne şimdiden başlamalı mıyım? PCT mi yapmalıyım? Yoksa önce tamamen iyileşmeyi mi beklemeliyim? Şimdiden yardımlarınız için teşekkürler.
    • Yazan: SERKO
      Arkadaşlar Merhaba,
      Uzun süre kür yapmayacaklar yada küre bir müddet ara verip pctye geçen arkadaşlar için tavsiye ettiğimi bitkisel pctyi sizlerle paylaşıyorum. 
      BİTKİSEL KÜR MAKSADI:
      Yüksek testosteron Sperm sayısı ve hareketliliğinin artması ÖNEMLİ NOT:
      Bitkisel kür 1 en az 3 ay kullanılacak
      TARİF:
      Günlük 30-50 mg çinko ( en az 2 ay ) Her sabah 1 tatlı kaşığı çörek otu yağı ve soğuk sıkım zeytinyağı ( en az 3 ay ) İçeriğinde arginine bulunan güçlü bir multivitamin ( en az 3 ) Ekstra ceviz ve kabak çekirdeği sınırsız tüketilebilir.
    • Yazan: kreaks
      Öncelikle selamlar,
      Bu uzun soluklu ilaç kullanımı macerama ufak bi ara verme kararı aldım. formumun artık ilaçlar için gerçekten yetersiz olduğunu fark ettim ve buda ilaçların daha az etki etmesine sebep oluyor. 13 aylık bu gereksiz uzattığım süreci sonlandırıyorum. Sizden istediğim pct sürecinde neler yapmalıyım, neler yapmamalıyım sorularına tecrübelerinize göre cevap vermeniz. örneğin pctde mentaliniz düşünce ne yapıyordunuz? veya kütle kaybını azaltmak için ne yapmalıyım gibi gibi.
      Şimdiden cevaplarınız için teşekkür ederim.
    • Yazan: muhammedb1907
      Merhabalar Arkadaşlar,
      Yaklaşık 6 aylık Kürün sonuna geldim 116 kilo başladığım bu serüvene an itibari ile 92 kilo olarak devam ediyorum kolum 37 cm'den 42'ye kadar büyüdü yaklaşık 30 kilo vermeme rağmen bu beni mutlu ediyor ama belki kilomdan kaynaklıdır steroidin devasa etkilerini göremedim belki de only testo yaptığım için olabilir.
      Aynaya geçince devasa farklar göremiyorum,  bu sürede 6 ay boyunca ortalama haftalık 300mg only testo ent Ve son 2 hafta 200mg tren ent kullandım amacım 4 hafta kullanmaktı  ama aşırı yan etki görünce 2.hafta sonunda bıraktım ve kürü sonlandırdım şuan bırakalı 4 hafta oldu, ama şöyle bir hata yaptım ki ilk siparişimi vortex markasından aldım ve bana supedrol verdi bende araştırmadan etmeden 2 ay boyunca günlük 30mg kullandım ve kullanmayı bıraktığım günden beri Sertleşme Sorunu yaşıyorum.
      SORUM:
      Ben Kan testi İçin Randevu Aldım Hangi Testleri Yaptırmam Gerekiyor?
      Bana Yardımcı olursanız çok Sevinirim.
    • Yazan: metinav
      Mineral bor, metabolizmada bitki, hayvan ve insan sağlığı için gerekli olan ve dünyadaki yaşamın evrimi için son araştırmaların gösterdiği hayati derecede önemli rollere sahip bir mikro besindir.
      Faydaları şu şekilde özetlenebilir:
      (1) Kemiğin büyümesi ve bakımı için gereklidir
      (2) Yara iyileşmesini büyük ölçüde hızlandırır 
      (3) Vucudun östrojen, testosteron ve D vitamini kullanımını faydalı bir şekilde etkiler 
      (4) Magnezyum emilimini arttırır 
      (5) Yüksek hassasiyetli C-reaktif protein (hs-CRP) ve tümör nekroz faktörü a (TNF-a) gibi enflamatuar seviyelerini azaltır 
      (6) Süperoksit dismutaz (SOD), katalaz ve glutatyon peroksidaz gibi antioksidan enzimlerin seviyelerini arttırır 
      (7) Pestisit kaynaklı oksidatif strese ve ağır metal toksisitesine karşı koruma sağlar 
      (8) Yaşlılar için beynin elektriksel aktivitesini, bilişsel performansını ve kısa süreli belleği geliştirir 
      (9) S - adenosil metiyonin (SAM-e) ve nikotinamid adenin dinükleotid (NAD + ) gibi anahtar biyomoleküllerin oluşumunu ve aktivitesini etkiler 
      (10) Prostat, servikal ve akciğer kanserleri ve multipl ve Hodgkin dışı lenfoma gibi bir takım kanserlerde önleyici ve tedavi edici etkiler göstermiştir
      (11) Geleneksel kemoterapötik ajanların yan etkilerini iyileştirmeye yardımcı olabilir 

      Özet: Bu makale öncelikle kemik gelişimi ve rejenerasyonu, yara iyileşmesi, seks steroidleri geliştirilmesi, D vitamini üretimi ve metabolizması ile kalsiyum ve magnezyumun emilimi, kullanımı da dahil olmak üzere borun insan sağlığı üzerindeki en belirgin etkilerine odaklanmaktadır. Ek olarak, bor, artriti hafifletmeye ve beyin fonksiyonunu iyileştirmeye yardımcı olabilecek anti-enflamatuar etkilere sahiptir ayrıca borlanmış bileşikler şu anda çeşitli kanser türlerinin tedavisinde kullanılır ve önemli antikanser etkileri göstermiştir.
      Kemik Büyümesi ve Bakımı:
      Bilim adamları, yıllardır borun sağlıklı kemikler için gerekli olduğunu biliyorlar. 1985 yılında ABD Tarım Bakanlığı (USDA), düşük borlu bir diyet (119 gün boyunca 0.25 mg / gün) uygulanan menopoz sonrası kadınların (n = 12) 3 mg / gün ile takviye edildiği bir deney gerçekleştirdi. Bor takviyesi ile kadınların günlük idrar kalsiyum atılımının % 44 azaldığı görüldü. 
      Bor osteogenezde önemli bir rol oynar ve eksikliğinin kemik gelişimini ve rejenerasyonunu olumsuz etkilediği gösterilmiştir. Bu eser mineral, kalsiyum kaybının ve kemik demineralizasyonunun önlenmesini, steroid hormonlarının üretimini ve aktivitesini etkileyerek yapar. Bor takviyesinin art arda hem kalsiyum hem de magnezyumun idrar atılımını önemli ölçüde azalttığı ve postmenopozal kadınlarda serum estradiol ve kalsiyum emilim seviyelerini arttırdığı gösterilmiştir. Bor, D vitamini kullanımını faydalı bir şekilde etkiler. Bor ile takviye edilen, D vitamini eksikliği olan hayvanlarda kemik büyümesini uyarır ve D vitamini eksikliğinin karakteristiği mineral metabolizmasındaki işlev bozukluklarını azaltır.
      2010 yılında, borun osteogenez üzerindeki etkilerinin altında yatan mekanizmaları inceleyen bir araştırma yayınlandı. Borun, doku mineralizasyonu ile ilgili genlerin ekspresyonunu ve kemik büyümesi ve döngüsünde yer alan anahtar hormonların (17β-estradiol [E2], testosteron ve D vitamini) hareketlerini düzenleyerek osteoblastların mineralizasyonunu indüklediği belirlenmiştir.
      Yara iyileşmesi:
      1990'da borun yara iyileşmesini önemli ölçüde iyileştirdiği gösterilmiştir. Derin yaralara % 3 borik asit çözeltisinin uygulanması, yoğun bakımda gereken süreyi üçte iki oranında azalttı. 2000 yılında, insan fibroblastları kullanılarak yapılan in vitro araştırmalar, bir borik asit çözeltisinin, hücre dışı matris üzerindeki etki yoluyla yara iyileşmesini geliştirdiğini göstermiştir. 2002 yılında yayınlanan diğer in vitro çalışmalar, borun bu yararlı etkilerinin fibroblastlarda bulunan spesifik enzimler üzerindeki doğrudan etkilere bağlı olduğunu ortaya koymuştur (elastaz, tripsin benzeri enzimler, kollajenaz ve alkalin fosfataz). Hayvan bağ dokusundaki en yaygın hücreler olan fibroblastlar, hücre dışı matrisi ve kolajeni sentezler ve yara iyileşmesinde kritik bir rol oynar. Bor, bu anahtar enzimlerin fibroblastlardaki aktivitesini kolaylaştırır, böylece hücre dışı matris devir hızını artırır.
      Hücre Dışı Matris Proteinlerin İfadesi:
      Borun etkilerinin arkasındaki mekanizmalar, çok çeşitli hücre dışı matris proteinlerinin haberci RNA (mRNA) ekspresyonu, sadece yara onarımına dahil olanları değil, aynı zamanda mineralize doku ilişkili proteinler, kollajen tip 1 (COL1), osteopontin (OPN), kemik sialoprotein (BSP) ve osteokalsin (OCN) şeklindedir. Bu eylemlerin birleşik etkileri kemik hücrelerinin mineralizasyonunun yanı sıra osteoblast hücresi canlılığını, proliferasyonunu ve morfolojisini de arttırır.
      Diğer araştırmacılar tarafından insan kemik iliği stromal hücreleri üzerinde yapılan daha fazla araştırma, borun osteojenik farklılaşmayı arttırdığı mekanizmaların daha önceki keşiflerini doğruladı. Borun ayrıca alkalin fosfataz ve kemik morfogenetik proteinlerinin (BMP'ler) mRNA ekspresyonunu arttırdığı bulunmuştur. Diğer bazı araştırmacılar, borun temel BMP'lerin (BMP-4, BMP-6 ve BMP-7) protein seviyelerini ve runt ile ilgili transkripsiyon faktörü 2'nin (RUNX2) mRNA ifadesini düzenlediğini doğruladı.
      BMP'ler, dönüştürücü büyüme faktörü β (TGF-β) süper familyasına ait çok işlevli büyüme faktörleridir ve bazıları yeni kıkırdak ve kemiğin oluşumuna neden olur.
      Borun ayrıca çekirdek bağlayıcı faktör alt birimi a-1 (CBF-a1) olarak da bilinen RUNX2 üretimini düzenlediği belirlenmiştir. RUNX2 osteoblastik farklılaşma ve kemik oluşumu ve kemik bakımı için gereklidir. Osteoblast gen ekspresyonunu ve mezenkimal kök hücrelerin osteoblastlara farklılaşmasını uyarmak için BMP'lerle birlikte çalışan bir transkripsiyon faktörüdür ve olgun osteoblastlarda aktif kalır. Aktif RUNX2 seviyeleri düşürüldüğünde, BSP, OCN, OPN ve COL1 dahil olmak üzere ana kemik-matris proteinlerini kodlayan genlerin ekspresyonu düşer.
      Seks Hormonlarının Düzenlenmesi:
      Bor takviyesinden sonra hem erkeklerde hem de kadınlarda artan seks steroidleri seviyeleri gösterilmiştir. 1987 yılında Nielsen ve arkadaşları, daha önce düşük bor diyetinde olan postmenopozal kadınlarda (n = 13) bor takviyesinin, özellikle östrojen için serum estradiol (E2) ve testosteron seviyelerinin önemli ölçüde arttırdığını bildirmiştir. Magnezyum alımıyla kadınlarda, E2 neredeyse iki katına çıkarak ortalama 21.1 pg / mL'den 41.4 pg / mL'ye yükseldi. Testosteron iki kattan fazla arttı ve ortalama 0.31 ng / mL'den 0.83 ng / mL'ye yükseldi. 1997 yılında Naghii ve arkadaşları, 21 sağlıklı erkekde (n = 18) 4 haftalık bor takviyesi sonrasında serum E2 düzeylerinde benzer bir artış bulguları yayınladılar.
      1997 yılında sadece 6 haftalık 6 mg / gün bor takviyesi sonrasında, Naghii ve arkadaşları tarafından 20 sağlıklı erkek (n = 8) üzerinde yapılan bir çalışmada, ortalama 11.83 pg / mL'den 15.18 pg/ml'e yükselen serbest testosteronda önemli bir artış olduğu bulunmuştur.  E2'de ise, 42.33 pg / mL'den 25.81 pg / mL'e önemli düşüşler kaydedilmiştir. Ölçülen tüm enflamatuar biyobelirteçler de azaldı. İnterlökin (IL) 6, 1.55 pg / mL'den 0.87 pg / mL'ye,  yüksek hassasiyetli C-reaktif protein (hs-CRP) yaklaşık % 50 oranında, 1460 ng / mL'den 795 ng / mL'ye belirgin bir azalma ve tümör nekroz faktörü  (TNF-a) yaklaşık % 30, 12.32 ila 9.97 pg / mL azalmıştır. Dihidrotestosteron, kortizol ve D vitamini seviyeleri hafifçe arttı.
      6 haftalık bor takviyesinden sonra erkek plazma E2 de önemli azalma ve total testosteronun (T)  serbest testosterona (FT) dönüşüm oranının daha yüksek olduğu görülmektedir. Sonuçlardan hareketle, borun androjen amplifikatör etkilerine sahip olduğunu söylenebilir.
      Testosteron moleküllerinin yaklaşık % 98'inin kandaki proteinlere, esas olarak seks hormonu bağlayıcı globuline (SHBG) bağlı olduğu ve biyoyararlı olmadığı iyi bilinmektedir. Bu nedenle, bor takviyesi ile görülen serbest testosteronun artışı, özellikle tipik olarak SHBG seviyelerinin arttığı ve FT seviyelerinin azaldığı yaşlı erkeklerde, önemli faydalı sonuçlar verebilir.
      D Vitamini Eksikliğinin Önlenmesi:
      Borun hayvan ve insan çalışmalarında D vitamini eksikliği olan bireylerde serum 25-hidroksivitamin D3 seviyelerini arttırdığı gösterilmiştir. Orta yaşlı erkek ve kadınların (n = 15) düşük borlu bir diyete tabi tutulduğu klinik bir araştırmada (0.23 mg B / 2000 kcal ), yapılan bor takviyesinden (3mg)  49 gün sonra d3 seviyeleri belirgin şekilde yükseldi. 25 (OH) D3 seviyeleri, 44.9 nM'den, % 39 artışla 62.4 nM'ye yükseldi.
      Benzer sonuçlar, D vitamini eksikliği (serum 25 [OH] D3 <12 ng / mL) olarak önceden belirlenmiş orta yaşlı bireylerin (n = 13) açık bir pilot çalışmasında da görülmüştür. 25 (OH) D3 seviyeleri, kalsiyum fruktoborat, Ca ([C6H10O6] 2B) 2 · 4H20, içeren bir kompleks kullanılarak 60 gün boyunca 6 mg / gün bor takviyesi sırasında incelenmiştir. Çalışma Sırbistan'da, D vitamini durumunun kötüleşeceği bir zaman olan sonbahar-kış geçişi (ekim-ocak) sırasında gerçekleşti. Bununla birlikte, bor takviyesi ile 25 (OH) D3 seviyeleri önemli ölçüde artmış ve ortalama% 20 artış göstermiştir. Bor, D vitamininin yarılanma ve kullanım ömrünü arttırır.
      Magnezyum Emilimi:
      Bor, magnezyum emilimini ve kemikte birikmesini önemli ölçüde geliştirir. Magnezyumun kemikte eksikliği bor yetmezliğinin yaygın belirtilerindendir.
      İnsan vücudundaki magnezyumun yaklaşık% 60'ı, kalsiyum metabolizmasını düzenleyen anahtar enzimler için bir kofaktör olduğu kemikte bulunur. Kemikteki magnezyumun çoğu, apatit kristalinin yapısının ayrılmaz bir parçası olan kortikal kemik üzerinde bulunur. Apatit kristallerindeki yapısal rolünün yanı sıra, osteoblast ve osteoklastlarda ve magnezyumun adenosin trifosfat (ATP) üretimi için temel olduğu ve lipit, proteinde yer alan 300'den fazla enzimin kofaktörü olarak hizmet ettiği tüm canlı hücrelerde magnezyum gereklidir. ve nükleik asit sentezi. Pozitif yükü nedeniyle magnezyum hücre zarlarını stabilize eder, kalsiyumun hareketlerini dengeler ve bir sinyal transdüseri olarak işlev görür.
      Anti-inflamatuar Etkiler:
      Borun inflamatuar biyobelirteç düzeylerini azalttığı bir çok çalışma ile gösterilmiştir. Sağlıklı erkek gönüllüleri (n = 8) içeren yeni bir insan denemesinde, 11.6 mg bor ile takviye edildikten 6 saat sonra plazma hs-CRP ve TNF-α seviyelerinde önemli azalmalar ile birlikte plazma bor konsantrasyonlarında önemli bir artış meydana geldi. Bir haftalık 10 mg / gün bor takviyesi, TNF-a'nın plazma konsantrasyonunda % 20, (12.32 pg/mL den 9.97 pg/mL) ve hs-CRP'nin plazma konsantrasyonunda yaklaşık % 50, (1460 ng/mL den 795 ng/mL) ve IL-6  plazma konsantrasyonunda (1.55 pg/mL den 0.87 pg/mL) dikkate değer düşüş gözlenmiştir.
      Yüksek hs-CRP'nin meme kanseri, obezite ve metabolik sendrom, ateroskleroz, kararsız angina, insülin direnci, tip 2 diyabet, alkolsüz yağlı karaciğer hastalığı,  metastatik prostat kanseri, akciğer kanseri, erişkin depresyonu, genç erişkin yaşamında psikoz, koroner kalp hastalığı ve inme ile ilişkili bir risk olduğunu düşünün.
      Osteoartritte Antienflamatuar Etkiler:
      Epidemiyolojik kanıtlar, olgu sunumları ve kontrollü hayvan ve insan çalışmaları, osteoartrit (OA) için güvenli ve etkili bir tedavi olarak borun kullanımı için kanıt sağlamıştır. Bor uygulaması ve dünya çapında OA prevalansı arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmacılar, bor alımının 1 mg / d'ye eşit veya daha fazla olduğu alanlarda, artrit insidansının % 20 ila % 70 arasında değiştiğini keşfettiler. Buna karşılık, bor alımının genellikle 3 ila 10 mg / gün olduğu bölgelerde, artritin tahmini insidansı % 0 ila % 10 arasında değişir. OA hastalarının femur başlarında, kemiklerinde ve sinovyal sıvısında bor konsantrasyonunun OA olmayan bireylere göre daha düşük olduğu bulunmuştur.
      Bor yoksunluğu ve takviyesi üzerine yapılan insan çalışmaları, borun eritrosit süperoksit dismutaz (SOD) aktivitesini önemli ölçüde arttırdığını göstermiştir. 63 gün bor yoksunluğunun ardından 49 gün bor takviyesi 3 mg / gün takip edilen bir çalışmada, SOD, 45 yaşından büyük erkeklerde 2666 U / g Hb'den 3231 U / g Hb'ye, postmenopozal kadınlarda 3091 U / g Hb'den 3169 U / g Hb'ye ve östrojen tedavisi alan postmenopozal kadınlarda 2520 U / g Hb'den 3327 U / g Hb'ye yükseldi.
      Borun OA hastalarının tedavisinde kullanılmasına yönelik insan klinik kanıtları, ilk olarak Avustralya'da yürütülen ve günde 6 mg bor (sodyum tetraborat dekahidrat) takviyesine önemli ölçüde olumlu yanıt veren çift kör, plasebo kontrollü bir takviye çalışması ile sağlandı. OA olan 20 kişide ilave bor alan deneklerin% 50'si plasebo alanların sadece% 10'u iyileşmiştir.
      Beyin Aktivasyonu ve Psikolojik Fonksiyonu:
      Hem hayvanlarda hem de insanlarda bor yoksunluğunun, beynin elektriksel aktivitesinde azalmaya yol açtığı göstermiştir. Olgun sıçanlarda bor yoksunluğu, azalmış yüksek frekans ve düşük frekanslı beyin elektriksel aktivitesi ile ilişkiliydi, azalmış uyarılma ile tutarlıydı, bu da borun hayvanlarda beyin aktivasyonunun korunmasında önemli bir rol oynayabileceğini düşündürmektedir. İnsanlarda, bor yoksunluğu (<0,3 mg / gün) motor hızı ve el becerisi, dikkat ve kısa süreli bellek görevlerinde daha düşük performansla sonuçlanmıştır. Sağlıklı yaşlı erkeklerde ve kadınlarda yapılan bir dizi deney, sınırlı bor alımının beyin fonksiyonlarını ve bilişsel performansı olumsuz etkilediğini bulmuştur. En tutarlı EEG bulgusu, düşük bor alımının, düşük frekanslarda daha fazla aktiviteye ve EEG spektrumunun yüksek, baskın frekanslarında daha az aktiviteye doğru bir kaymaya yol açmasıydı; bu, tipik olarak spesifik olmayan yetersiz beslenme ve ağır metal toksisitesine tepki olarak gözlenen aynı etkidir.  Artan düşük frekans aktivitesi, zihinsel uyanıklığın azalması durumlarının karakteristiğidir, uyanıklık ve psikomotor görevleri yerine getirme yeteneğinin azalmasıyla ilişkilidir ve hafıza performansının bozulması ile ilişkilendirilmiştir.
      Ağır Metal Toksisitesi:
      Bazı bor bileşiklerinin (borik asit, boraks, kolemanit ve uleksit) ağır metallerin (arsenik trioksit, kolloidal bizmut altkriti, kadmiyum klorür, cıva klorür ve kurşun klorür) neden olduğu genotoksisite üzerindeki etkinliği insan kan kültürlerinde değerlendirildi. Lenfositlerde DNA hasarı oluşturmak için kardeş kromatid değişimi (SCE) ve mikronükleus (MN) deneyleri yapıldı ve oksidatif stres, ana, antioksidan, enzim aktiviteleri ve eritrositlerdeki toplam glutatyon seviyelerindeki değişiklikler tahmin edilerek değerlendirildi. Ağır metal tedavileri, hem SCE hem de MN'nin sıklığını ve oksidatif stresin bir göstergesi olan malondialdehitin plazma seviyelerini arttırdı ve kontrollere kıyasla antioksidan enzim aktivitelerini ve toplam glutatyon seviyesini azalttı. Borla test edilen tüm bileşikler (5-20 ppm), düşük dozda ağır metallerin neden olduğu tüm genotoksik etkileri önemli ölçüde azalttı.
      Antikanser Etkileri:
      Giderek artan sayıda kağıt borun antikarsinojenik özelliklere sahip olduğunu göstermiştir. Bor bakımından zengin diyetler ve toprak ve suyun bor açısından zengin olduğu bölgeler, prostat, meme, servikal ve akciğer kanserleri de dahil olmak üzere çeşitli kanser türlerinin düşük riskleri ile ilişkilidir. Borla zenginleştirilmiş diyetlerin, prostat ve serviks kanseri riskinde önemli azalmalar ve sigara içen kadınlarda akciğer kanseri riskini azalttığı bulunmuştur.
      Son birkaç yılda, antikanser ajanlar olarak doğal ve sentetik bor içeren bileşiklerin kullanımı, özellikle ameliyat edilemeyen kanserlerde ve yüksek malignitesi olanlarda artmıştır. Bor içeren bileşikler, serin proteazların inhibisyonu, NAD-dehidrojenazlar, mRNA birleştirme ve hücre bölünmesi, reseptör bağlanma taklidi ve apoptozun indüksiyonu dahil olmak üzere çeşitli mekanizmalar yoluyla kanser hücrelerinin fizyolojisine ve çoğalmasına müdahale eder.
      Prostat kanseri:
      Bor seviyesi, prostat kanseri insidansı ile ters orantılıdır. Ulusal Sağlık ve Beslenme Muayene Araştırması (NHANES) III verilerine göre, beslenmelerinde 1,8 mg/d'den fazla bor olan erkeklerde, bor alımı 0,9 mg/d den düşük veya eşit olan erkelere kıyasla prostat kanseri riski % 52 daha düşüktü. Yeraltı sularındaki bor konsantrasyonu ile Teksas'taki prostat kanserinin dağılımı arasında yüksek korelasyon ( r = 0,63) bulundu.
      Borik asit, in vitro insan prostat kanseri hücre çoğalmasını inhibe eder. Bir çalışmada, borik asit farelerdeki prostat tümörlerinin boyutunu azalttı ve tümör dokusunda ve serum prostat spesifik antijenin (PSA) insülin benzeri büyüme faktörü  (IGF-1) düzeylerini önemli ölçüde azalttı. Çalışmada, grup başına 10 hayvan içeren üç gurup oluşturuldu. 1. ve 2. gruba gavaj yoluyla borik asit çözeltileri (1.7-9.0 mg /kg) verildi. Kontrol grubuna sadece su verildi. Tümör boyutları 8 hafta boyunca haftalık olarak ölçüldü. Düşük ve yüksek dozda borik aside maruz kalan farelerde tümörlerin boyutu sırasıyla % 25 ve % 38 azalmıştır. İki dozaj için serum PSA seviyeleri kontrol grubuna göre sırasıyla % 88.6 ve % 86.4 azaldı. Dolaşımdaki IGF-1 düzeyleri gruplar arasında farklılık göstermedi, ancak IGF-1'in tümörlerde ekspresyonu bor tedavisi ile önemli ölçüde azaldı.
      PSA, hem normal hem de kanserli prostat epitel hücreleri tarafından üretilen androjenle düzenlenmiş bir serin proteazdır (enzim) ve hala prostat kanseri için en yaygın olarak kullanılan serum markörüdür. Boronik asidin PSA aktivitesini inhibe ettiği gösterilmiştir.
      Rahim ağzı kanseri:
      Rahim ağzı kanseri dünya çapında kadınlarda en sık görülen ikinci kanser olmakla birlikte, Türkiye'de sadece dokuzuncu sırada yer almakta olup Avrupa ve Kuzey Amerika'dan 2 ila 5 kat daha düşüktür. Her ne kadar bu farkın nedenleri mutlaka sosyokültürel farklılıklar, nüfus temelli tarama programlarının eksikliği veya Türkiye'de daha düşük bir insan papilloma virüsü (HPV) prevalans oranı gibi faktörlerin bir kombinasyonunu içermesine rağmen, serviks kanseri insidansının düşük olduğu öne sürülmüştür. Türkiye'de bor bakımından zengin toprak ile ilişkilidir. HPV, serviks kanserinin ana nedenidir. HPV-16 ve HPV-18, tüm servikal kanserlerin yaklaşık % 95'ine neden olur ve bor, HPV'nin yaşam döngüsüne müdahale eder.
      Serin proteaz inhibitörleri, HPV E7 onkogeninin ölümsüzleştirme ve dönüştürme kapasitesini azaltır. Bor, insan vücudunda çoğunlukla serin proteaz inhibitörü olan borik asit formunda bulunur. Korkut ve arkadaşları , servikal kansere bağlı histopatolojik bulguların bor açısından zengin ve bor açısından fakir bölgelerle ilişkili olduğunu ortaya koyan araştırmalar yaptıktan sonra içme suyunda daha yüksek miktarda borun HPV dönüşümünü önlemeye ve serviks kanseri insidansını azaltmaya yardımcı olabileceğini öne sürdü.
      Bu çalışmada, bor bakımından zengin (472 kadın) ve bor fakiri (587 kadın) bölgede yaşayan sosyoekonomik durumu düşük 1059 kadın için servikal smearlarda advers sitolojik bulgu insidansı değerlendirilmiştir. Ortalama bor alımı, bor bakımından zengin bölgelerden kadınlar için 8.41 mg / d ve bor bakımından fakir bölgelerde yaşayan kadınlar için 1.26 mg / d idi. Bor açısından zengin bölgelerden hiçbir kadında serviks kanseri sitopatolojik belirtisi yoktu; bor fakiri bölgelerden 15 kadında sitopatolojik bulgular mevcuttu.
      Bor Alımı / Tamamlayıcı Öneriler:
      Bor normal insan beslenmesinin bir parçasıdır, ancak günlük alım, beslenmedeki çeşitli gıda gruplarının oranlarına ve topraktaki bor konsantrasyonlarına bağlı olarak büyük ölçüde değişir. Ortalama toplam bor alımı için bildirilen değerler : Amerika Birleşik Devletleri'nde 1,7 ila 7,0 mg / gün; Meksika'da 1,75 ila 2,12 mg / gün; Avrupa Birliği'nde 0.8 ila 1.9 mg / gün; Avustralya'da 2,16 ila 2,28 mg / gün; ve Kore'de yaklaşık 0.93 mg / gün olarak değişir. 
      Çeşitli, bitki-gıda açısından zengin bir beslenmenin yaklaşık 1.5 ila 3 mg / gün bor sağladığı tahmin edilmektedir. Bitki kaynaklı gıdalar, özellikle meyveler, yapraklı sebzeler, fındık ve baklagiller, bitki kaynaklı fermente edilmiş içecekler (şarap, elma şarabı ve bira) gibi bor bakımından zengindir. Ancak et, balık ve süt ürünleri zayıf kaynaklardır. Fıstık ve fıstık ezmesi, diğer fındık, kuru üzüm, şarap ve avokado da bor alımına en çok katkıda bulunanlardır.
      Bor için önerilen seviye yoktur, fakat üst alım seviyesi 20 mg/ gün olarak belirlenmiştir. 18 yaş ve üstü yetişkinler için yaklaşık 20 mg / gün olan tolere edilebilir bir miktardır. Dünyanın bor bakımından zengin bölgelerindeki sakinler üzerinde yapılan araştırmalar, 3 mg / gün kullanımın, çok uzak yan etki riski ile fayda sağlayacak bir miktar olduğunu gösterdi. Örneğin, Türkiye'de bir borik asit üretim tesisinde çalışan işçiler için günlük bor alımı ortalama 12.6 mg / gün olup, hiçbir olumsuz etkisi yoktur.
       

Copyright © 2010 Peptid Türkiye. Tüm hakları saklıdır.

5651 sayılı yasaya göre forumumuzdaki mesajlardan doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
Şikayet; info@peptidturkiye.com Adresine mail atıldığı taktirde, ilgili konu en geç 48 saat içerisinde kaldırılacaktır.


Tıbbi Sorumluluk Reddi / Yasal Uyarı! Bu sitede yer alan yazıların tümü, bilgi edinmek isteyen ziyaretçiler için hazırlanmıştır. Bu bilgiler, hiç bir zaman hastalık ve diğer sorunlara yönelik teşhis ve tedavi amaçlı olarak kullanılmamalıdır. Yazılar, sadece yazarların bilgilerini, deneyimlerini ve fikirlerini aktarmaktadır. İçeriği başkaları tarafından doğru ve geçerli bulunmayabilir. Sitede yer alan yazı ve resimlerin kopyalanması, her türlü kullanımı ve bilgilerin uygulanması sonucu doğan hukuki, ahlaki, mesleki, sağlık ve yaşamsal sorunlar sadece bu eylemi gerçekleştiren kişilerin sorumluluğundadır. Bunlardan dolayı ortaya çıkabilecek hiç bir sorundan site ve yazarları sorumlu kılınamaz. Doktorunuza Danışmadan sitede yer alan diyet veya benzerlerine başlamayınız.
×